Suriye de, I. Arap-İsrail Savaşı'ndan bu yana, Mossad'ın satın aldığı liderler sayesinde İsrail çıkarlarının gizli destekçilerinden biri haline getirildi.
Suriye'de 1943 ve 1947 seçimlerini kazanan Milli Blok Hükümeti'nin iç ve dış politikaları tamamen İsrail çıkarlarına paraleldi. Sonuçta ekonomik sıkıntılar, rüşvet ve yolsuzluklar nedeniyle ortaya çıkan büyük tepkiler hükümetin istifasına neden oldu. 17 Aralık 1948'de Halid El-Azm tarafından yeni bir kabine kuruldu. Yeni Başbakan 28 Aralık'ta Suriye Parlamentosu'nda yaptığı bir konuşmada "Filistin'in kurtarılmasının esas amaç olduğunu ve Filistin'in taksimiyle kurulacak bir Yahudi Devleti'ni kabul etmeyeceklerini" söyledi.Yeni kabinenin takındığı bu kararlı tutumdan rahatsız olan İsrail hemen harekete geçti. İsrail'le bağlantılı bir Suriyeli askerin sayesinde düzenlenen ihtilalle bu problem halledildi. Albay Hüsnü Zaim 30 Mart 1949'da yaptığı bir darbe ile iktidarı ele geçirdi.
"Hüsnü Zaim 1949 yılının Mart ayında İsrail'e barış önerisinde bulundu. Zaim, Amerika, Fransa ve hatta İsrail istihbaratından para alıyordu. CIA ajanları düzenlediği devrimde Zaim'e yardımcı oldu. İsrail'in başka Irak ve Mısırlı liderlerle de rüşvet üzerine kurulmuş ilişkileri vardı." (Every Spy a Prince, Dan Raviv-Yossi Melman, sf.81)
İsrail'in Suriyeli liderlere olan ilgisi Hüsnü Zaim'le sınırlı kalmadı. İsrail, Zaim'den sonra gelen bazı liderleri de desteklemiş, kimi zaman da daha iyi iş birliği yapabileceği kişileri bulmak için ülkedeki muhalefet gruplarına arka çıkmıştır:
"50'li yıllarda İsrail'in Suriye'ye yönelik girişimleri sadece yayılmayı amaçlayan terör planlarıyla sınırlı değildi. 31 Temmuz 1955'te 'İsrail Dış İşleri Bakanlığı Temsilcisi' olan Gidon Raphael, Moshe Sharett'e, Avrupa'da sürgünde bulunan Araplarla yaptığı "ilginç görüşmeler" konusunda bilgi sundu. Görüşmelerden birini Suriye'nin sürgündeki Başbakanı Hüsnü Barazi ile yapmıştı:
'Hüsnü iktidarı yeniden ele geçirmek istiyor ve bunun için her türlü yardımı kabul etmeye hazır... Suriye'nin gelecekte Batı'ya bağlanmasına karşılık ABD'den; bir barış anlaşması karşılığında ise İsrail'den yardım almaya çalışıyor.' Barış İsrail'in ilgilendiği en son şeydi. İsrail'in Hüsnü'ye sunacağı desteğin fiyatı daha değişik olacaktı: "Barazi bu arada bir dizi ricada bulunmuş, gazeteleri ve bir dizi şahsiyeti satın almak ve partilere rüşvet yedirmek için para istemiş. Gidon, Hüsnü'ye bir grup toprak sahibini birleştirip, rejimden kaçanları bölgede yerleştirerek daha büyük bir planla hareket etmesini önermiş. Kendisi de bir büyük toprak sahibi olduğundan bunu kolayca yapabilirdi... Hüsnü dikkatle dinlemiş ve bu fikri harika bulduğunu belirtmiş..."
Moshe Sharett, Araplarla İlişkiler Danışmanı Josh Palmon'dan İsrail'in Suriye'deki hükümet komploları konusunda son bir rapor aldı:
"Edip Çiçekli ile ilişkilerimiz güçlendi. İktidarı ele geçirmesinden sonra yapacağımız ortak eylemlerin ana hatları tespit edildi. ABD'nin ilgisini bu konuya çekmek için bazı girişimlerde bulunmayı kararlaştırdık." (İsrail Başbakanlarından Moshe Sharett'in Özel Günlüğünden... İsrail'in Kutsal Terörü, Livia Rokach, sf.42)
Baas Partisi'nin İlginç Kökeni
"Annesi Yahudi, babası Fransız olan Mişel Eflak ve Salah El-Bitar 1943 senesinde Şam'da Arap Diriliş Partisi'ni kurdular." (Yeni Rehber Ansiklopedisi, C.3, sf. 108)
"Baas denildiğinde akla iki isim gelir: Mişel Eflak ve Salah El-Bitar. Parti'nin bütün felsefesi ve tüm görüşleri bu ikisinin özellikle de Eflak'ın eseridir. İlginç olan, Parti'yi ırkçılığa varan koyu bir Arap milliyetçiliğine göre şekillendiren Eflak'ın Yahudi asıllı olmasıydı." (Irak Dosyası, M. İmamzade, sf. 76)
Baas'ın 1947 yılında yapılan ilk kongresinde, Parti'nin ideolojisini belirleyen programı ve tüzüğü kabul edildi. Eflak, Hitler'in nasyonal sosyalizminden ilham almış olduğu faşist fikirlerini, Parti'nin resmi ideolojisi olarak belirledi. Nedense Yahudi kökenli Eflak, kraldan çok kralcı kesilmiş, Arap ırkçılığının en ateşli savunucusu haline gelmişti.
"Suriye'deki faaliyetleriyle etkinleşmeye çalışan Eflak, bir süre sonra İsrail adına casusluk yaptığı için idama mahkum edildi. Bunun üzerine Irak'a kaçan Eflak, fikirlerini buradan yaymaya çalıştı." (Irak Dosyası, M. İmamzade, sf.86)
Baas Partisi, Arap Birliği'nin propagandasını yapmasına karşın, hiçbir zaman bunu sağlayacak fiili bir çaba sarf etmemiştir. Mısır ve Suriye'nin birleşerek oluşturduğu Birleşik Arap Cumhuriyeti'ni desteklemiş, daha sonra buna karşı çıkmıştır. Parti ileri gelenleri hazırladıkları bildirgeyle, Arap Birliği'nin dağılmasının kaçınılmaz olduğunu açıklamışlardır.
Mişel Eflak, nüfusunun %70'i Sünni Müslüman olan Suriye'de, halkın sempatisini kazanmak için fikirlerinde dine de yer verdi. Fakat bu din anlayışı, İslam'ın ruhundan oldukça uzaktı.
Hafız Esad'ın Bulanık Görünümü...
"İsrailli bir politikacı bize şöyle demişti: İsrail Şam'da bir Sedat'a sahip olmak istiyor." (İsrail Başbakanlarından Moshe Sharett'in Özel Günlüğünden.. İsrail'in Kutsal Terörü, Livia Rokach, sf. 89)
Suriye liderinin İsrail'le iş birliği yapması aslında yeni bir olay değildi. Esad, görünüşte son derece radikal ve uzlaşmaz bir üslupla hedef aldığı İsrail'le uzun zamandır gizlice görüşüyordu. Hafız bu gizli görüşmelerin gerçekleşmesinde ise, kendisinden sonra gelecek adam olarak yetiştirdiği kardeşi Rıfat Esad'ı kullanıyordu.
"Ocak 1982'de Ariel Şaron ve yardımcısı Tamir, Cenevre'de Suriye'li General Rıfat Esad ile gizlice buluştu. Bu, imkansız diye bir şeyin olmadığının delilidir. İsrail ve Suriye'nin ortak planı, Lübnan'ı parçalamak ve FKÖ'yü güçsüz kılmaktı." (Every Spy a Prince, Dan Raviv-Yossi Melman, sf.264)
Suriye ile anlaşan İsrail, işgal için Lübnan'a girmişti. Esad'ın ülkesindeki Sünni Müslümanlara karşı sindirme hareketinin de Cenevre'de gizli toplantının hemen ardından gerçekleşmesi, bu toplantının başka bir ilginç yönüdür.
Türkiye 25 Şubat 1982 |
Suriye'de Esad'a tam destek veren haham Abraham Hamra liderliğindeki Yahudi cemaati, göstermelik seçim öncesi propaganda yürüyüşlerine katıldı. |
Bu da Siyonistlerin Ortadoğu planının bir parçasıydı.
"Mossad'ın Başkanlarından Reuve Shiloah, İsrail ajanları, Arap liderleri ve politikacıları üzerinde ne kadar başarılı olsalar da, bunun Arap halkının İsrail Devleti'ne olan kinini azaltmayacağını fark etmişti. Fakat, Suriye Alevileri, Irak Kürtleri, Sudan'daki etnik gruplar gibi Müslümanlara karşıt olan her azınlık, İsrail'in dostuydu." (Every Spy a Prince, Dan Raviv-Yossi Melman, sf.81)Rıfat Esad'ın komutasında Hama ve Humus'ta Sünni Müslümanlara karşı yapılan katliamda ise İsrail'in kullandığı terör metodları kullanıldı.
"Suriye'deki sosyalist düzen, dostu ve hocası Menahem Begin'den öğrendiği bir çeşit terör yolu icat etti. Bu, evlerin mahremiyetine tecavüz etmek, kadın ve kızların kaçırılması, mal ve mülklerin sahiplerinin elinden alınması, karılarının ve çocuklarının gözleri önünde aile reislerinin parçalanması gibi cinayetlerdir." (Hürriyet, 15 Kasım 1984)
"Suriye rejimi, evleri Yahudi metodlarıyla kundaklamaya devam ederken, mücahitlerin bulundukları bölgeleri daraltmaktan geri kalmıyordu. Suçsuz vatandaşlardan olayların öcünü almayı aşırı boyutlara vardırırken, toplu kıyım cinayetlerine de ara verilmiyordu. Bu yapılanlara dayanamayan bazı askerler ise vatandaşların saflarına katılıyorlardı." (Alman DPA Ajans'ından Hürriyet, 12 Şubat 1984)
Esad rejiminin 1982 Şubatı'nda düzenlediği bu operasyon katliamdan başka birşey değildi. Aslında yapılan bu hareket yeni bir olay da değildi. Bundan iki yıl önce de Suriye'nin Halep, Hama, Humus gibi büyük şehirlerinde evler kuşatılarak taranmış ve sayısız yerde toplu katliamlar yapılmıştı. Suriye'de acımasızlığı ve caniliğiyle tanınan Rıfat Esad, yaptığı katliam sırasında şöyle diyordu:
"Napalm bombalarıyla vurun! İçinden ateş çıkmayan tek ev görmek istemiyorum." (Cumhuriyet, 6 Mart 1982)
Hama katliamlarından sonra Rıfat Esad yıkılmış şehrin üzerinde helikopterle dolaşırken "En az beş yıl için başarılı bir nüfus kontrolü yaptık." demişti. (Hürriyet, 13 Kasım 1984)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder