"İsrail'in, 1967'de Batı Şeria ve Gazze'yi işgali o dönemde olduğu kadar hala bugün de Arap tehditlerine karşı İsrail'in kendini savunmaya yönelik bir eylemi olarak değerlendirilmektedir. Oysa İsrail Dış İşleri Bakanı Sharett'in günlüğü açıkça ortaya koymaktadır ki, İsrail Gazze ve Batı Şeria'yı ele geçirmeyi daha 50'li yılların başından beri hedeflemekteydi. 1954'te Amerikalı Siyonist önderler bu hedeften haberdar edilmişlerdi." (İsrail'in Kutsal Terörü, Livia Rokach, sf.19)
5 Haziran sabahı, savaş İsrail'in Mısır havaalanlarına yaptığı baskın ile başladı. İsrail uçakları üslerinden kalktıktan sonra batıya, Akdeniz'e yöneldiler. Mısır'ın batı sınırına yaklaşınca da güneye döndüler. Hiçbir dirençle karşılaşmadan 10 Mısır havaalanını 2 saat 50 dakika boyunca bombaladılar. Bu harekatta Mısır Hava Kuvvetleri'nin tamamını oluşturan 300 kadar uçak yerde imha edildi.
Mısır ordusunun başarısız komutanları, Altı Gün Savaşları'nın Araplar için tam bir bozgun olmasını sağladılar. Savaşta Mısır Kara Kuvvetleri'nin durumu Hava Kuvvetleri'ninkinden farklı olmadı. |
"Arap komutanlar, İsrail'in saldırdığı, fakat Mısır uçaklarının İsrail hava kuvvetlerinin %75'ini tahrip ettiği, İsrail hava üslerine saldırılara devam edildiği ve Mısır kuvvetlerinin İsrail topraklarına girdiği şeklindeki haberlere inanmıştır. Ayrıca Ürdün radarları Mısır baskınından dönen İsrail uçaklarını tespit etmiş, Mısır Başkomutanlığının sözünü ettiği mesaj dolayısıyla, bunların İsrail'e saldıran Mısır uçakları olduğu sanılmıştır." (One Long War-Arap Versus Jew Since 1920, Lorch Netanel, Jerusalem 1976, sf.119-121)
"Nasır, savaş sonrası yaptığı radyo konuşmasında Mısır ordusunu doğudan gelecek bir saldırıya göre hazırladığını, oysa İsrail'in batıdan harekete geçtiğini, bunun da bozgunu getirdiğini söylemişti. (American Foreign Policy-Current Documents, sf.189-194)
Savaş sonunda Sina Yarımadası, Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Golan Tepeleri Siyonistlerin "Dünya Krallığı" yolundaki yeni toprakları olur. İsrail 20.500 km karelik topraklarına 68.000 km kare toprak ekleyerek, yüz ölçümünü yaptığı işgallerle 4 katına çıkarır. Nasır, "Arap sosyalizmi" ideolojisi ve radikal politikasıyla, hem ülkesini hem de tüm Arap dünyasını büyük bir bozguna sürüklemiştir.
4. Arap-İsrail Savaşı (Yom Kippur) ve Yeni Bir Aktör Enver Sedat
1967 Savaşı'nın ardından ölen Nasır'ın yerine Enver Sedat gelir. Enver Sedat, Arap-İsrail Savaşlarının dördüncüsü olan Yom Kippur sırasında Mısır'ın Cumhurbaşkanı'dır. Bu savaşla Arap dünyası, İsrail'in yenilmez bir güç olduğuna inandırılırken, Arap dünyasının lideri durumundaki Mısır'ın, Yahudi Devleti'nin yanında yer alması sağlanır.Enver Sedat, Mısır ihtilalinin ikinci adamı idi. Henüz 19 yaşındayken Nasır'la tanışmış ve onun etkisinde kalmıştı. İktidara geldiğinde de aynı İslam aleyhtarı politikayı devam ettirdi.
Mısır ihtilalini yapan Hür Subaylar Örgütü'nde de beraber olan Nasır ve Sedat ikilisinin uygulamaları sürekli İsrail'in kazançlı çıkmasıyla sonuçlandı.
Nasır'dan boşalan yere Cumhurbaşkanı olarak geçen Enver Sedat, ilk olarak muhaliflerini temizlemeye başladı. Boşalan yerlere kendi yandaşlarını yerleştirmeyi de ihmal etmeyen Sedat, yaptığı propaganda sayesinde masonik ilkeler doğrultusunda hazırlattığı anayasanın kabulünü sağladı. Kasıtlı olarak tırmandırdığı çatışmaları, yetkilerini artırmak için bahane etti:
ABD Başkanı Nixon, Ortadoğu politikasını gerçekte Kissinger'ın direktifleri doğrultusunda belirlemekteydi. |
Sedat yerini sağlamlaştıracak önlemler de aldı. Anayasada yaptırdığı bir değişiklik ile ölene dek Mısır'ın Devlet Başkanı seçildi. Daha önceki anayasa gereğince, en fazla iki dönem başkanlık yapabilme imkanı böylece genişletildi. Yom Kippur savaşından sonra başlayan barış sürecinde ise İsrail, Sedat'ı özel koruma altına aldı. Hatta İsrail ile yapacağı Camp David anlaşması öncesi, kendisine yapılacak suikastten Mossad'ın sağladığı istihbarat sayesinde kurtuldu. Tüm bunlar Mısır'ın, İsrail'e düşman Arap ülkelerinin oluşturduğu birlikten çıkarılmasını sağlayacak adam olan Sedat'ın iktidarının devamı için gerekliydi.
"Asıl ilginç olan, Sedat mevkisini korumasını İsrail tarafından sağlanan istihbarata borçluydu. Tabii ki bu istihbarat direkt olarak ona verilmiyordu; CIA aracılık yapıyordu." (The Israeli Secret Service, Richard Deacon, sf.230)
Yom Kippur Savaşı 1973 yılında, Arap ordularının İsrail'in Yom Kippur bayramı sırasında aniden saldırmasıyla başladı. İsrailliler önce bu ani saldırı karşısında bocaladılar, hatta paniğe kapıldılar. Ancak ardından, ABD'nin büyük askeri yardımının da etkisiyle, savaşta denge kuruldu ve İsrail Arap ilerleyişini durdurdu. Daha sonra ise diplomatik süreç başladı. Ve bu süreçte çok önemli bir isim ortaya çıktı: ABD Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger.
"Kissinger bir Yahudiydi ve bununla onur duyuyordu. II. Dünya Savaşı'ndan sonra milli bir Yahudi Devleti oluşmasını desteklemişti." (Yom Kippur, The Sunday Times, Savaş Muhabirleri, Sf. 382)
Gazeteci-yazar Fehmi Koru, "Yeni Dünya Düzeni" adlı kitabında, "Islamic Perspective of History" (Tarihin İslami Yorumu) adlı kitaptan ilginç bir alıntı yapıyor. Kitapta, Observer gazetesinde 1960 yılında yayınlanan bir makale aktarılıyor. Bu makale, 4. Arap-İsrail Savaşı'nın sonucunda varılmak istenen tabloyu gözler önüne seriyor:
"1960 yılında, Londra'da 'Observer' gazetesinde gözüme çarpan ilginç bir makale şöyleydi: 'Ortadoğu'da en önemli mesele Arap-İsrail ihtilafı ve Filistin meselesidir. Ortadoğu'da hiçbir Arap ülkesi İsrail'e karşı duramaz. Yine de en güçlü Arap ülkesi olan Mısır ile İsrail'i barıştırmak gerekir. Fakat, bu yoldaki en büyük engel, Mısır'ın İsrail'e yenilmesinin getirdiği psikolojik ezikliktir. Bu eziklik ortada dururken Mısır, İsrail ile barış masasına oturmaz. Ancak Mısır, İsrail karşısında küçük de olsa bir zafer kazanırsa iki ülke masaya oturabilir. Mısır ile anlaşarak onu Filistin'in hamiliğinden çıkartabiliriz."
"Kissinger sınırlı bir İsrail yenilgisi istiyordu. Mesele, bu yenilginin tam dengesini hesap edebilmekti. Yani Arapları tatmin edecek kadar mütevazi olması gerekiyordu." (Yom Kippur, The Sunday Times Savaş Muhabirleri, Sf. 389)
Kissinger, savaştan sonra ateşkes kabul edilir edilmez vakit kaybetmeden barış planının çalışmalarına başladı. Ama gerçek amacı Ortadoğu'ya barışı getirmek değildi.
"Kissinger Ortadoğu'da barış girişimlerini tekrarladı. Fakat buradaki esas amacı Arap Birliğini parçalamak ve Mısır'ı diğer Arap devletlerinden ayırmaktı. Böylece Camp David'i hazırladı." (Israel, The Hijack State, John Rose, sf. 13)
Savaş öncesinde, Amerikan Kongresi'nin farklı kanatlara bağlı olan pek çok üyesi, İsrail'in çıkarları doğrultusunda hemfikir oldular.
"Amerikan Yahudi Komitesi AIPAC'ın, Washington temsilcisi Hymann Bookbinder'ın söylediği gibi, Amerika'da dış veya iç konularda, kuzeyli olsun güneyli olsun, demokrat veya cumhuriyetçi, liberaller veya muhafazakarlar arasında İsrail konusunda bir fikir uyumu vardır. Bu durumu Senato Dış İlişkiler Komitesi (CFR) Başkanı Senatör Fullbrigth başka bir şekilde anlatır: İsrailliler Senato'yu kontrol altında tutuyor." (Israel, The Hijack State, John Rose, sf. 396)
Bu büyük Yahudi güdümü, elbette zaman zaman ABD Başkanı üzerinde de kendisini gösteriyordu.
"Nixon'un, İsrail'i desteklediğine hiç şüphe yoktur. Nixon İsrail'e daha çok eğilmeyi kendisinden evvelki Başkanlardan daha fazla yapmıştır. Nixon 1971 senesinin sonuna kadar İsrail'i eskisiyle kıyaslanamayacak düzeyde yeniden silahlandırdı. 1972 mali yılında ABD Kongresi İsrail'e yardım için ödenek ayırmaya başladı ve savaş başladığı zaman askeri yardım ödeneğinden İsrail'e 300 milyon dolarlık yardım ayrıldı." (Israel, The Hijack State, John Rose, sf.389-400)
"...Yapılan Sovyet hava ikmali, Sovyet Rusya'nın, Kissinger'in istediği sonu arzuladığını göstermektedir. Yani ilk Arap başarısından sonra dengeli bir duraklama. Bunu başarmak için en etkili yol, Sovyet Rusya'nın düşünüş şeklinin Washington'un düşünüşünün aynadaki imajı gibi olmasıydı. Kissinger dengeli duraklamayı sağlamak için İsrail'e silah sevkiyatını durdurmayı öngörüyordu.
Kissinger'in, İsrailli yakın arkadaşı Uzi Narkiss daha 1971 yılında, çıkacak savaşta Sovyetlerin izleyeceği politika için, Kissinger'e hitaben şöyle der: 'Ben, Sovyetler Birliği'nin, İsrail'in kanalı geçmesi hariç, Araplar namına aktif olarak işe karışmayacağını söyledim... Kissinger Sovyet Rusya'nın işe karışmayacağını kabul etti.'" (Israel, The Hijack State, John Rose, sf. 193, 384)
Sovyet politikasının Kissinger planına uygun olduğu açıktı:
"Rus diktatörü Brejnev'e, Rusya'nın neden Ortadoğu görüşmelerinde bir rol almadığı sorulmuştu. O da şöyle cevap verdi: 'Bizim temsile ihtiyacımız yok, Kissinger bizim Ortadoğu'daki adamımızdır'." (The World Order-A Study in The Hegemony of Parasitism, Eustace Mullins, sf. 57)
Savaş sona erdiğinde sonuç tam Kissinger'in istediği gibi olmuştu. Şimdi iki taraf da barışa daha çok muhtaçmış gibi görünüyordu.
Tüm Arap kuvvetlerinin kaybı 2000 tank, 450 uçaktı. İsrail'inki ise 800 tank ve 115 uçaktı. Kontrol altına alınan arazi bakımından da İsrail avantajlıydı. Suriye cephesinde İsrail, 1967'de kazandığı arazinin de ötesinde topraklara sahip olmuştu. Mısır cephesinde ise, kanalın batısında elde ettiği toprak, Mısır'ın doğuda işgal ettiği topraklardan fazlaydı. Mısır ve Suriye 8.000'er kişi kaybettiler. İsrail'in can kaybı ise Arapların kaybının üçte biri kadardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder