16 Mart 2010 Salı

ARAP-İSRAİL SAVAŞLARI


"İsrail'deki siyasi ve askeri liderlerin İsrail'e Araplardan gelecek bir tehlikeye aslında hiçbir zaman inanmadıkları açıkça görülür. Onların peşinde oldukları şey, çeşitli manevralarla Arap devletlerini Siyonistlerin kazanacaklarından emin oldukları askeri çatışmalara zorlamaktı. Böylece İsrail'e, Arap rejimlerini istikrarsızlığa sürükleyip başka alanlar ele geçirme planını gerçekleştirme fırsatı yaratmaktı." (İsrail Başbakanı Moshe Sharett'in Günlüğünden, Siyonizmin Gizli Tarihi, Ralph Schoenman, sf.60-61)

I. Arap-İsrail Savaşı

İsrail'in kuruluşunun ilanından birkaç saat sonra 14-15 Mayıs gecesi I. Arap-İsrail Savaşı başladı.
Savaşın üçüncü gününde, 18 Mayıs'ta, Akka İsrail kuvvetlerinin eline geçti. 1-11 Haziran arasındaki üçüncü hafta içinde, aldığı askeri yardım sayesinde İsrail, hava üstünlüğünü de ele geçirdi. Savaşta İsrail zaferi için gereken hava kuvvetleri Sovyetler tarafından verildi. Ve bu uçaklarla, Ürdün ile Suriye başkentlerindeki siviller hava bombardımanında öldürüldü.
"Arap devletleri 9 Nisan 1948'de meydana gelen Deir Yassin Katliamı gibi katliamlardan Filistinlileri korumak üzere harekete geçince, Siyonist devletin yöneticileri yeni topraklar elde etmek için bunu fırsat bildiler: Birleşmiş Milletler teşkilatının kendilerine verdiği %56'lık Filistin toprağını ilk Arap-İsrail Savaşı'ndan sonra %80'e çıkardılar.
Bunu bir efsane ile de doğruluyorlardı: İsrailli küçük Davud, Golyat Arabı yenmişti... Şimdi herkes tehdit altında bırakılan bu 'küçük halka' acıyacak ve askeri başarılarını alkışlayacaktı. Ancak İsrail'in o sırada nicelik ve nitelik bakımından ortaya koyduğu askeri güç Arap ülkelerinin toplam gücünün çok üzerindeydi. 1948 Savaşı günlerinde Mısır'da toplanmış olan, Suriye, Ürdün ve Irak birliklerinin bütünü, İsrail'in 65.000 askerine karşılık 22.000'den azdı. Bu konu kimsenin dikkatini çekmiyor." (Siyonizm Dosyası, Roger Garaudy, sf.162)

Sovyetler'den İsrail'e Destek

"Siyonist orduyu Araplara karşı üstün duruma geçiren uçaklar, Menahem Begin'in terörist örgütü Irgun, Zvai Levmi ve Stern tarafından satın alınıp kaçak olarak Filistin'e sokulmuştur. Sovyet Rusya bu organizasyonların teçhizatını sağladı. Uçaklar bu örgütlere Çekoslavakya'dan verildi ve İsrail pilotları burada eğitildi." (Ropes of Sand, Wilbur Eveland, sf.57)
Savaş sırasında Sovyetler'in verdiği uçaklarla, İsrail'in Araplarınkinden çok daha büyük bir hava kuvvetine sahip olması sağlandı.
"İngiltere Hükümeti'nin 1948 Aralık ayında yaptığı açıklamaya göre, 1948 Haziranı'nda İsrail'in elinde 40 tane avcı uçağı ile 22 tane bombardıman uçağı bulunuyordu ve avcı uçaklarının hepsi Çekoslavakya üzerinden gelmişti." (Keesing's Contemporary Archives, 1948-1950, sf.90743)

Kudüs yolu İsrail askerlerinin kontrolü altında. I. Arap-İsrail Savaşı'na katılan İsrail kuvvetlerinden 32 bin kişi, İngiliz ordusunda eğitilerek savaş tecrübesi kazanmıştı.
Sovyetler Birliği, İsrail'e yaptığı silah sevkiyatını kamufle edebilmek için Çekoslavakya'yı kullanıyordu:
"Sovyetler, kurdukları hava köprüsü ile, Çekoslavakya'dan İsrail'e toplar ve otomatik silahlar sevk etmeye başladı." (Histoire de la Guerre Froide, Andre Fontaine, cilt 2, sf.162)
Savaş sırasında Sovyetler'in İsrail'den yana tavır alması, 19 Mayıs'ta Çekoslavakya'nın, ardından da Macaristan ve Romanya'nın İsrail'i resmen tanımasına neden oldu.
Araplarla İsrailliler arasındaki karşılıklı hafif çatışmalar, 14 Ekim'de şiddetli çarpışmalara dönüştü. İsrail kuvvetleri, Kudüs'ün 54 mil güneyindeki Beersheba'yı Mısır'dan aldılar. İsrail Kuvvetleri'nin Gazze'ye kadar sokulması üzerine Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 19 Ekim'de, tarafları ateşkese uymaya çağıran bir karar aldı. İsrail ve Araplar, 22 Ekim'de bu çağrıyı kabul ettiklerini bildirmelerine rağmen, İsrail kuvvetleri 23 Aralık'ta Birüssebi'den hareketle, Mısır cephesinin sağ kanadını arkadan çevirdi ve 26 Aralık'tan itibaren de Mısır kuvvetlerinin yığınak merkezleri olan Gazze, Han Yunus ve Rafa'yı birbirinden ayırarak, derinlemesine bir şekilde Sina Yarımadası'ndan içeri girdi. Bu, Mısır ve diğer Araplar için bir hezimetti. İngiltere'ye yakınlığı ile tanınan Mısır Kralı Faruk, ordusunu kendi elleriyle hezimete sürükledi:
"81 mm.lik silahlarla techiz edilen askere 61 mm.lik kurşun dağıtılmıştı. El Alemeyn Çölü'nde satın alınan elden düşme İtalyan bombaları daha atmaya vakit kalmadan askerlerin elinde patlamıştı. Orduya verilen tüfekler 1912'de İspanya'da kullanılmış ve çürüğe çıkarılmış olan tüfeklerdi. Faruk ordusunu bile bile, göz göre göre ölüme ve bozguna mahkum etmişti." (İhtilaller ve Darbeler Tarihi, Sabiha Bozbağlı, cilt:2, sf.375 )
Bu olay Mısır'da hükümet değişikliklerini doğuracak olan karışıklıkların çıkmasına neden oldu. Bu sırada İsrail kuvvetlerinin bir bölümü güneye inerek, Vadi Aruba'dan Akabe Körfezi'ne ulaştı. Bu şekilde Güney Filistin'in tamamı İsrail'in kontrolüne girdi.

Savaş Sonrası Anlaşmalar






İsrail, Birleşmiş Milletler'e kabul ediliyor.
Filistin'i kurtarma sloganıyla savaşa giren Arap yönetimleri, imzaladıkları anlaşmalarla Filistin'i İsrail'e teslim ettiler. Savaşın en kazançlısı olan İsrail, anlaşmalarla topraklarının genişlemesini belgelemiştir. BM'in taksim planında 26.000 km2'lik Filistin'in, 15.500 km2'si İsrail'e verilmişti. Savaş sonunda İsrail bu miktarı 20.500 km2'ye çıkardı ki, bu oran Filistin'in %77'si demekti. Filistin'de hızla artan Yahudi nüfusu da incelenecek olursa, İsrail'in işgal yoluyla, toprak büyütme işinin ne derece planlı olduğu görülür. Nüfus artışında rol alan birinci etken ise Siyonist liderlerin, gerektiğinde zor da kullanarak, Avrupa'dan Filistin'e göç etmelerini sağladıkları Yahudilerdi.
"1914'te Filistin'deki Yahudi nüfusu 85 bin, 1943'te 539 bin, 1946'da 608 bin, 1947'de 650 bin oldu ve mütarekelerin imzalandığı 1949 yılı sonunda 758 bine ulaştı. İsrail, BM Genel Kurulu'nun 29 Kasım 1947 ve 11 Aralık 1948 tarihli kararlarını kabul ederek uygulayacağını bildirdi. Bunun üzerine 'Barışsever bir devlet' olduğundan hareketle, İsrail, 273-II sayılı kararla BM üyeliğine kabul edildi..." (The Arab-Israeli Conflict, cilt 3, sf.419)
Savaş sonrası anlaşmalara tek tek göz gezdirirsek;

Ürdün Kralı Abdullah
MISIR: Savaştan sonra 24 Şubat 1949'da, 12 maddelik bir 'İsrail-Mısır Genel Mütarekesi' imzalandı. "Bu anlaşma ile Gazze bölgesi 25 mil uzunluğunda, 3.3-5.5 mil genişliğinde bir kıyı şeridi haline getirilerek Mısır'a bırakıldı. Gazze'nin köylerinin verimli toprakları İsrail tarafında kaldı. Bu sınır düzenlemesiyle, Gazze'nin normalde 70 bin olan nüfusu, Filistin'den göçmek zorunda kalanlarla sıkışarak 200 bine çıktı." (From War to War, Nadaf Safran, sf.38)
LÜBNAN: İsrail ikinci mütarekesini, savaşa sembolik olarak katılan Lübnan ile yaptı. 23 Mart 1949'da Ras Nakura'da yapılan anlaşmayla İsrail-Lübnan sınırı, eski Lübnan-Filistin sınırı olarak kabul edildi. Her iki taraf bu sınırda en fazla 1500'er asker bulundurabilecekti. (The Arab-Israeli Conflict, John Norton Moore, cilt 3, sf.381)
ÜRDÜN: Ürdün, Arap-İsrail Savaşı'nda oynadığı rol ile diğer Arap ülkelerinden ayrılır. Ürdün bu savaşa Filistin'i Siyonist işgalden korumak için değil, ilhak amacıyla katıldı. Savaştan önce de Siyonistlerle son derece samimi olan Ürdün Kralı Abdullah, gerçekte İsrail'in gizli müttefiği olarak hareket etti.
"Hiçbir Arap Kralı, Ürdün Kralı Abdullah kadar Ben Gurion'la uyuşmazdı. Son on yıl içinde Filistin Yahudileriyle gerçek ilişkiler kuran tek Arap yöneticisi Abdullah'tı." (O Jerusalem, Dominique Lapierre-Larry Collins, sf. 119)
"Kral Abdullah 13 Aralık'ta kendisinin bütün Filistin'in de Kralı olduğunu parlamentosunda kabul ettirdikten sonra Yahudilerle masaya oturdu." (Keesing's Contempory Archives 1948-50, sf.9748)
Bu yapı içindeki Ürdün ve İsrail arasındaki görüşmeler 2 Mart 1949'da Rodos'ta başladı. Ancak güneyde Vadi Aruba ile Ölü Deniz'in kuzeyindeki İsrail-Ürdün sınırı anlaşmazlık yarattı.
"Bu anlaşmazlıklar, İsrail Dış İşleri Bakanlığı'ndan Reuve Shiloah (Mossad'ın ilk şefi) ile Albay Moshe Dayan'ın gizlice Ürdün'e gelip, Kral Abdullah'la yaptıkları görüşmede çözümlendi. Daha önce de İsrail'e bir problem çıkarmayan Ürdün Kralı Abdullah, İsrail'in bütün isteklerini kabul edince İsrail-Ürdün mütareke anlaşması 3 Nisan 1949'da imzalandı." (Keesing's Contempory Archives 1948-50, sf. 10100)
Bu anlaşmayla Ürdün, Batı Şeria adıyla anılan 2200 mil2'lik bölgeyi İsrail'e bırakmayı kabul etti. Kudüs ikiye bölünerek batısı İsrail'e, doğusu Ürdün'e verildi.
SURİYE: İsrail-Suriye ateşkes görüşmeleri, İsrail'in yönettiği bir darbe ile başa getirilen Hüsnü Zaim yönetimiyle 12 Nisan 1949'da başladı. (Bkz. Suriye Bölümü) Anlaşma 20 Temmuz 1949'da imzalandı ve İsrail-Suriye sınırı olarak, eski Filistin-Suriye sınırı kabul edildi. Ancak bu sınırda İsrail için stratejik noktalar askerden arındırıldı. Bu, İsrail'in bir sonraki Arap saldırısı için vakit kazanmasını sağlayacaktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder