16 Mart 2010 Salı

Adalet ve Sağduyunun Önemi


Hatırlatılması gereken önemli bir gerçek, masonluk konusundaki eleştirilerin, bu örgütün felsefesine yönelik olduğudur. Kuşkusuz masonluk çatısı altında da pek çok iyiniyetli ve dürüst insan bulunabilir. Dine inanan masonlar da vardır. Meseleyi bir tür siyah-beyaz basitliği içinde görmek yerine, serinkanlı ve objektif bir biçimde değerlendirmek gerekir.

Aynı prensip, bu kitapta masonlukla birlikte inceleyeceğimiz uluslararası Siyonizm konusunda da gözetilmelidir. Yahudiler, Allah'ın bir dönem seçtiği, alemlere üstün kıldığı bir millettir. Tarih boyunca pek çok baskı, zulüm ve soykırıma uğramalarına rağmen inançlarını ve kimliklerini hiç yitirmemişlerdir. Bu takdir edilmesi gereken bir özelliktir. Dahası, Hıristiyanlarla birlikte "Kitap Ehli"dirler ve dolayısıyla Müslümanlarla pek çok ortak inancı ve değeri paylaşmaktadırlar. Ancak Yahudilik içinde, Kabala ve benzeri pagan (putperest) unsurlardan etkilenen dejenere bir eğilim de, Hz. Musa zamanından bugüne kadar varlığını korumuştur. Öte yandan din-dışı ve Sosyal Darwinist bir ideoloji olan Siyonizm de Yahudileri ırkçı ve saldırgan bir anlayışa sürüklemiştir. Bu anlayışın yıkıcı etkilerini, İsrail'in 50 yılı aşkın bir süredir Ortadoğu'da uyguladığı devlet teröründe görmek mümkündür.


Kitapta bu nedenle, masonluk ile ilginç bir iş birliği içinde olan uluslararası Siyonizmin faaliyetlerini de ele alacağız. Ancak adalet ve sağduyu prensipleri ışığında hep hatırlanması gereken gerçek, Siyonist ideolojinin hataları ve haksızlıkları nedeniyle tüm bir Yahudi ulusunun veya birey olarak Yahudilerin eleştirilmesinin son derece yanlış olacağıdır. Özellikle de Siyonizme ve İsrail radikalizmine hiçbir zaman itibar etmemiş olan Türkiye'deki Musevi vatandaşlarımızın, Siyonizme yönelik eleştirilerden ayrı tutulması gerektiği açıktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder