16 Mart 2010 Salı

İsrail'in Ortadoğu'daki Eski Müttefiği: Şah Pehlevi


Bölgede yayılmacı bir politika izleyen İsrail, hedefine ulaşabilmek için çevresinde kendisine yardımcı olacak pek çok Arap lider bulmuştu. Fakat bunların yanı sıra, Ortadoğu'da şüphesiz büyük etkiye sahip olan İran da, İsrail'in kontrolü altına alınmalıydı. Bu kontrol imkanını İsrail'e İran Şah'ı sağladı. Şah'ın iktidarı boyunca İran, İsrail'in bölgedeki güvenilir bir müttefiği oldu. 1941'de ülkesinin başına geçen Şah Muhammed Rıza Pehlevi İsrail'in klasik kiralık dostlarından biriydi:
"Amerikan Senatosu'nun çok saygı gören bir üyesi Jacob Javits, Şah rejimine silah satışını Şah'ın İsrail'e olan bağlılığından dolayı destekledi. Şah'ın İran'ı, az rastlanır bir İsrail müttefiğiydi. Amerikan senatörleri ve Kongre üyeleriyle pek çok önde gelen basın üyeleri İsrail'e olan sadakatinden dolayı Şah rejimini desteklemiştir." (The Eagle And The Lion, The Tragedy of American-Iranian Relations, James A. Bill, sf. 365-367)



ABD'de Şah'a en yakın kişilerden birisi de stratejist Kissinger idi. Şah, Kissinger ve Yahudi finansör Nelson Rockefeller, İran petrollerinden elde ettikleri geliri değerlendirmek için ortak bir şirket kurmuşlardı.
İsrail'in, Pehlevi liderliğindeki İran ile olan ilişkileri kısa zamanda büyük bir iş birliğine dönüşmüş ve bu ilişkiler Şah devrilene kadar uyum içinde devam etmişti.
"Pehlevi-İsrail ilişkisi politika, ekonomi, askeri iş birliği, istihbarat ve İsrail'e petrol sağlanması konularında büyük bir gelişme gösterdi. Bütün üst dereceli İsrailli liderler Tahran'ı ziyaret ettiler. Bu şahıslar Ben Gurion, Moshe Dayan, Golda Meir, Abba Eban, İzak Rabin ve Yigael Allon'du. İran askeri liderleri de İsrail'in savunmasını sağlayan çevrelerle görüşmek üzere İsrail'e gittiler." (The Eagle And The Lion, The Tragedy of American-Iranian Relations, James A. Bill, sf.430)
Şah'ın başa geçmesiyle, İsrail'le İran arasındaki yakın ilişkiler, iki ülkenin gizli servisleri arasında da kuruldu:
"Şah'ın Savak'ıyla Mossad'ın arası oldukça iyiydi. Mossad ve Savak 1950'lerden beri iş birliği içindeydi." (Israel, The Hijack State, John Ross, sf.19)


Çeşitli devlet adamlarının İran Şahı'na yakınlık derecelerini gösteren şemada, ABD'deki Yahudi lobisinin etkin isimleri yer alıyor: William Lehman, Jacob Javits, David Lilienthal, Zbigniew Brzezinski ve Henry Kissinger.
Mossad birkaç yıl sonra İran ile ilişkiyi doğrudan sağlamak için adamlarından Nimrodi'yi görevlendirdi.
"İsrailli Yaakov Nimrodi, 1956'da Mossad ve Aman için çalışmak üzere Tahran'a gönderildi. İran'a 250 milyon dolar tutarındaki İsrail savunma araçlarını sattı. Yıllar sonra da İsrail'de gizlice eğitilen İran askerleri İran ordusunda görevlerine devam ettiler. Nimrodi ayrıca İran askeri istihbarat gruplarını yetiştirmek için de ülkesinden kredi aldı." (Every Spy a Prince, Dan Raviv-Yossi Melman, sf.327)
İran Şahı, İsrail'in Araplara karşı başlattığı düşmanlığı desteklemiş ve Arap-İsrail Savaşlarında İsrail'in yanında yer almıştı. Özellikle İsrail'in Irak üzerindeki planlarının gerçekleşmesi için çalışmıştı. Şah, Irak'tan İsrail'e göçen Yahudileri taşımak için kendi uçaklarını tahsis etmiş, Irak'ın parçalanması için buradaki Kürtlere Yahudi yardımının ulaşmasını sağlamıştı.
"İran Şahı, İsrail'in Araplarla olan savaşına saygı duydu ve Iraklı Yahudiler için Tahran'dan Tel-Aviv'e uçak seferleri düzenledi. İsrail'in İran'la ilişkisinde temel amaç, İran hükümetinde İsrail taraftarı bir izlenim yaratmaktı. Mossad ve Shin Beth, İran askerlerinin ve Savak ajanlarının eğitilmesini sağlıyordu. Savak'ın adamları sık sık İsrail'e gider ve Irak Kürt devrimcilerine yapılan yardımın transferine yardımcı olurlardı." (Every Spy a Prince, Dan Raviv-Yossi Melman, sf.82)


Şah İsrail'e olan sadakatinin ücretini değişik kanallardan alıyordu. Bu ilişkinin kilit isimlerinden biri ABD'deki Yahudi lobisinin değişmez ismi David Rockefeller idi.
Mossad, Savak için eğittiği ajanları "pis işlerinde" de kullanırdı. İsrail gizli servisinin eğitiminden geçen Savak, İran'da istihbarat toplamak için kullandığı zalim metodlarla ünlenmişti.
"CIA görevlileri, İsrail'in işkence, zorla itiraf işlerini Savak'a yaptırdığını söylüyorlardı." (The Eagle and The Lion, James A. Bill, sf. 403)
Şah'ın kendisi de, doğrudan Mossad ve CIA ile bağlantı içindeydi. Şah tahtından indirildikten sonra da bu bağlantı devam etti.
"O zamanlar ABD'nin İran'da askeri operasyonları da vardı. Buna ek olarak Şah'ın tahtına geri dönmesine yardım edilecekti. CIA, İran gizli servisi Savak'ı desteklemek için gizli fonlar kullanıyordu. Bu Şah'ın politik yaşamına devam etmesi için gerekliydi." (Ropes of Sand, Wilbur C. Ereland, sf.87)
Şah ABD'yle üst düzeyde ilişki kurmuştu. Yaklaşık 40 yıl boyunca İran'daki Pehlevi Rejimi, ABD'nin politik ve ekonomik çevresiyle düzenli, dikkatli ve profesyonel bir ilişki kurdu. Bu güçlü ilişkiler, seneler boyunca ABD'nin resmi ve sivil üst kademeleriyle devam ettirildi. Şah Rıza Pehlevi'nin ABD'de kurduğu ve Pehlevi Lobisi olarak anılan bu çevrenin Siyonistlerden ya da "İsrail dostları"ndan oluşması da olayın ilginç yönlerinden biriydi:
"Pehlevi lobisindekilerin ortak özelliği İsrail'e olan aktif bağlılıklarıdır. Bu lobinin Şah'a olan bağlılığının sebebi ise Pehlevi'nin İsrail'le olan yakın ilişkisiydi." (The Eagle and the Lion, James A. Bill, sf.377)


Saddam Hüseyin'in 1979 yılında başlattığı İran-Irak Savaşı'nda 1.5 milyon Müslüman ölürken, 500 milyar dolar tutarındaki milli servet de yok oldu.
"Pehlevilerin ilişkileri New York ve Washington'daki ekonomik ve politik çıkarlar üzerine kurulmuştu. Buradaki ilişki Pehlevi'yi ABD'deki en güçlü mali ve politik merkeze bağladı. Bu ilişki Rockefeller ailesini ve Rockefeller'ların Henry Kissinger gibi danışmanlarını da içermekteydi. Geçen yıllar boyunca Nelson Rockefeller, İran Şahı'nın ABD'deki mevkisini artırdı. Bunun karşılığında Şah, Rockefeller ve Pehleviler arasındaki ilişkiyi sağlamlaştırdı." (The Eagle and the Lion, James A. Bill, sf.319)
İsrail'in politik olarak resmen ilişki kuramadığı ülkelerle temas kurmak için kullandığı David Rockefeller, İran'la mali yönden de ilgilendi. Rockefeller'ların İran'daki diğer ortağı ise hem danışmanları hem de sırdaşları olan başka bir Yahudiydi: Henry Kissinger. Bir Rockefeller yatırımı olan Chase Manhattan Bank (CMB) İran'da birçok işe girişmiş, bu sayede Yahudi sermayesinin İran'ı ekonomik olarak da ele geçirmesini sağlamıştı.
"Rockefeller-Kissinger Grup, Şah'ın politik ve ekonomik danışmanlarını kapsayan grupla da yakın ilişkiye girmişti. Nelson Rockefeller tarafından kurulan IBEC (Uluslararası Temel Endüstri Ortaklığı) İran'daki inşaat sektöründe uzun yıllar görev almıştır. CMB %35'lik bir payla İran International Bank'ı kurdu... Şah, ülkenin bütün büyük yatırımlarının gelirlerinin tümünü CMB'ye yatırmıştı. Ayrıca petrol alım-satımı için gerekli kredi işlerinin de CMB tarafından yapılmasını emretmişti." (The Eagle and the Lion, James A. Bill, sf. 319)
Şah öldükten sonra ABD, İran milli varlığını bloke edince Şah'ın buradaki serveti de yine Yahudi şirketlerine kaldı.
Şah'ın başka hizmetleri de vardı:
"Rıza Pehlevi masonluğa karşı olgun bir ilgi göstermiştir. Şah Rıza Pehlevi masonluğa karşı ilgisini göstermek için, İran'daki düzenli localar için bir ferman da yayınlamıştır. Bu hareketin masonluğun İran'da yayılmasında büyük bir etkisi olmuştur." (Türk Mason Dergisi, sayı 57, sf. 3024)


İsrail'in,1982'de Parçalanmasını Planladığı Ülke: Irak

Saddam Hüseyin'in emriyle, Irak'ın Halepçe, Düceyde ve İnap kasabalarına atılan kimyasal bombalarla 5.000 savunmasız sivil feci halde can verdi.Saddam'ın Kürtlere uyguladığı bu katliam, aslında İsrail'in Irak'ın parçalanması stratejisinin ilk basamağını oluşturuyordu.
Irak'ın İsrail'le yaptığı ilk iş birliği, Yahudi Devleti'nin kurulmasının hemen ardından gerçekleşti. İsrail gizli servisleri, nüfus artırma politikası doğrultusunda, dünyanın çeşitli bölgelerinde kiralık liderler yoluyla sahte Yahudi aleyhtarı provokasyonlar düzenliyordu. İçinde önemli sayıda Yahudi nüfusu bulunan Irak da, bu politikanın uygulandığı önemli sahalardan biri oldu.
Mossad'ın İsrail dışındaki Yahudileri İsrail'e göç ettirmekle görevli kolu Aliyah Beth, Iraklı liderleri kullanarak bir göç operasyonu düzenledi.
"Aliyah Beth ajanları liderlerle direkt ilişkiye geçerlerdi. Bunun örneği sadece Irak Başbakanı değildi. Macar politikacılar, İran Şahı ve Ürdün Kralı Abdullah da bunlardandı." (Every Spy A Prince, Dan Raviv-Yossi Melman, sf.36)
Mossad bağlantılı Irak Başbakanı, yalnızca göstermelik Yahudi aleyhtarı propagandasıyla göçü teşvik etmekle kalmıyor, göç eden Yahudilerin ulaşım sorununu da kendi uçak şirketi ile çözüyordu. Tevfik El-Savidi'den sonra gelen Başbakan Nuri As-Said de İsrail'e çalışıyordu:
"Aliyah Beth Enstitüsü 'Sihirli Halı' operasyonu adı altında bir operasyon düzenledi. Near East Air Transport Corporation'ın İsrail hükümetiyle gizli bağları vardı. 1942 ve 1949'da bu şirket Yemen ve Adenli 50 bin Yahudiyi gizlice İsrail'e taşıdı. Irak'ta süren bütün antisemitik propagandaya rağmen 1950 Martı'nda meclisten çıkan yasayla isteyen bütün Iraklı Yahudilerin, Irak'ı terk edip İsrail'e gidebileceği açıklandı. Tek şart, Irak vatandaşlığından vazgeçmeleriydi. Bu sürpriz açıklamanın altında, Yahudilerin Irak Başbakanı Tefik el Savidi'ye İsrail ajanları tarafından verilen rüşvetler yatıyordu. Tevfik el-Savidi aynı zamanda Irak Tur'un Başkanıydı ve bu tur şirketi, Near East Air Transport'un bir acentasıydı. Başbakan yalnız değildi. Daha sonra Başbakan olan Nuri as-Said'e de İsrailli ajanlar tarafından para verilmişti" (Every Spy A Prince, Dan Raviv-Yossi Melman, sf.36)
Bu dönemin ardından gelen Irak liderleri içinde İsrail için en iyi çalışanlardan birisi de, Saddam Hüseyin oldu. 1979'da Şark-ül Kebir Mason Locasının direktifleri ve Mossad'dan aldığı destekle İran'a saldırdı. Bu saldırıda amaç, parçalanması planlanan İran'dan petrol bölgesi Kuzistan'ı koparmaktı.
"İran'ın parçalanması, petrol üretim bölgelerinin işgal yoluyla bu ülkeden koparılmasıyla gerçekleşebilirdi. Mossad, Irak'taki rejimi bu istila konusunda cesaretlendirmişti." (Siyonizmin Gizli Tarihi, Ralph Schoenman, sf.106)
İsrail, operasyonun İran'daki Kuzistan'da yaşayan Arapların Irak'ı desteklemesi ile başarıya ulaşacağını düşünmüştü. Ancak bu sefer hesap tutmadı, bölgedeki Araplar İran'dan yana hareket ettiler ve İran'ın galibiyeti gündeme geldi. Bunun üzerine olayın kontrolden çıkmaması için yeni bir plan yapıldı.

Siryanit, hardal ve sinir gazlarıyla bombalanan Kürt yerleşim bölgelerinde savunmasız insanlar yanarak öldüler.
"Irak'ın saldırısı geri tepti. Arap azınlık bunu kendisine yönelik bir saldırı olarak gördü. İsrail'in politikası şimdi her iki tarafı birden silahlandırıp savaşı elden geldiğince uzatmak, böylece İran'ın zaferini engellemekti" (Siyonizmin Gizli Tarihi, Ralp Schoenman, sf.106)
Bu yeni plana, Ortadoğu'da İsrail kontrolündeki Arap yönetimleri doğal olarak büyük destek verdi: "S. Arabistan Krallığı İran'a karşı bir silah ambargosu oluşturup Irak'a büyük miktarda silah yardımı yaptı. Mısır ile Ürdün de Irak'ı desteklediler." (Siyonizmin Gizli Tarihi, Ralp Schoenman, sf.107)
Saddam Hüseyin, İran'la yaptığı bu savaşta Yahudi silah tüccarlarına büyük karlar sağladı. Irak, savaş boyunca Yahudi silah şirketlerinden 80 milyar dolarlık silah satın almış ve 50 yıllık petrolünü 9 yılda harcamıştı. Irak'ın silahlanması İran'la yaptığı savaştan sonra da tüm hızıyla devam etti. Saddam silahlarını işgal için Kuveyt'e yöneltti. Bu da komşularına göre oldukça güçlü olan Irak ordusu için zor olmadı. İşin ilginç yanı, İsrail tarafından tehlikeli derecede büyük bir silahlı gücü olduğu sık sık vurgulanan Irak'a silah satanların yine aynı çevreler olmasıydı.
Ne ilginç ki, Irak'a askeri müdahalenin yapıldığı dönemde dahi, İsrail ile yakın ilişkileri olan bir silah tüccarı başrolü oynuyordu: Gerald Bull. Bull'un tasarladığı ve 'cehennem topu' olarak da bilinen süper topun parçaları her nasılsa, değişik ülkelerden Irak'a doğru giderken birden ortaya çıkarıldı:
"Bilim adamı Gerald Bull'un Baltimore'da, Space Research Co. adında bir şirketi vardı. Bu şirket bilgisayar ve bilgisayar programları için ihracat izinleri alıyordu. Bunlar sonuçta birleşerek Bağdat'ta bulunan 'Süper Silah'ı oluşturdu. Daha önce de denenmiş olan silahta, nükleer, kimyasal ve biyolojik savaş başlıkları da kullanılabiliyordu.
İngiliz gümrüğünde Nisan 1990'da Middlesborough Limanı'nda sekiz parçadan biri yakalandı. BM ambargosu delinerek, Irak'a Kuveyt'i işgal etmeden kısa süre önce silah ve teknoloji gönderildi. Irak'a gizlice finansal yardım da yapıldı." (Spotlight, 15 Şubat 1993)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder