Bu blog, 1993 yılında yayınlanmış olan "Yehova'nın Oğulları ve Masonlar" isimli kitabımızın bazı ilavelerle güncellenmiş halidir. Soğuk Savaş'ın henüz sona erdiği dönemde hazırlanan söz konusu kitap, gerek dönemin gelişmeleri üzerine yapılan yorumlar gerekse de bu gelişmelerin tarihi bağlantıları üzerine yapılan değerlendirmeler ile büyük yankı uyandırmıştı. Bu yönü ile önemli bir kaynak eser konumunda olan kitap, aynı zamanda dünyanın en karanlık örgütlenmelerinden biri olan masonluk hakkında da çok önemli bilgiler içermektedir. Bununla birlikte masonluk ile radikal Siyonist ideolojiye bağlı bazı Yahudiler arasındaki ilişkiler de kitapta incelenmektedir.
Bilindiği üzere, Siyonizm 19. yüzyılın ortalarında, yurtları olmayan Yahudilerin vatan sahibi olmasını savunan bir ideoloji olarak ortaya çıkmıştır. Ancak zaman içerisinde pek çok ideolojide olduğu gibi Siyonizm de dejenarasyona uğramış, bu haklı talep, uygulamada şiddet ve teröre başvuran, aşırı güçlerle ittifak eden radikal bir anlayışa dönüşmüştür. Bu nedenle üzerinde durulması, deşifre edilmesi ve karşışında her türlü fikri tedbirin alınması gereken tehlike de radikalizmdir. Yahudilerin atalarının toprakları olan bugünkü İsrail'de diledikleri gibi yaşamaları, ticaretlerinde, ibadetlerinde, insani haklarını kullanmakta özgür olmaları en doğal haklarıdır. Bununla birlikte, aynı topraklar Müslümanlar için de kutsaldır. Ve Müslümanların da bu topraklarda diledikleri gibi yaşamak, varlıklarını devam ettirmek hakları vardır. Bu hak, elbette Hıristiyanlar için de geçerlidir.
Ancak günümüzde, din ahlakına uygun olmayan ideolojilerin etkisi altında kalan bazı kesimler, her iki toplumun da karşılıklı varlık hakkını inkar etmeye kalkışmakta, terör ve şiddete başvurarak bir diğerini bu topraklardan silmeye gayret etmektedir. Bunlardan biri, Yahudilerin vatan sevgisini temel alan Siyonist ideolojiyi çarpıtarak din ahlakına uygun olmayan ırkçı ve acımasız bir ideolojiye dönüştüren radikallerdir. Bu kitapta da eleştirilerin yöneltildiği kesim bunlardır. Söz konusu radikal Siyonistler, samimi ve vicdanlı Yahudiler ve Siyonistler tarafından da ciddi şekilde eleştirilmektedir. Siyonizmin ilk dönemlerinde öne sürülen propagandaların aksine, daha sonra bazı çevreler tarafından şiddet yanlısı bir akıma dönüştürüldüğü, huzur ve güvenliği açıkça tehdit ettiği ve radikal Siyonizmin yalnızca Arapların değil Yahudilerin de büyük kayıplar vermesine neden olduğu yaşanan tarihi tecrübelerle ispat edilmiştir. Temmenimiz, bu kitapta ifade edilen olayların ve uyarıların, tüm radikal unsurlar tarafından dikkate alınması ve bölgede kalıcı barışın tesis edilebilmesi için öncü olmasıdır.
Şunu da belirtmek gerekir ki, Peygamberimiz (sav)'in sünnetinde ve Kuran ahlakında hiçbir yeri olmayan intihar saldırılarını gerçekleştirenler de büyük bir hata içindedirler. Masum sivilleri katletmek İslam ahlakıyla asla bağdaşmaz ve hiçbir samimi Müslüman tarafından da kabul edilemez. Müslümanların haksızlığa ve zulme karşı tepkisi her zaman Kuran'a ve sünnete uygun olmalıdır. Barış ve sevgi dini olan İslam'da şiddetin yeri olmadığı da açıktır.
Radikal Siyonizm, ırkçı, acımasız ve hepsinden önemlisi, ittifak halinde olduğu masonluk gibi, aslında din dışı bir ideolojidir. Buna rağmen bazı radikal Siyonistler söylemlerinde sık sık Tevrat'tan alıntılar yapar ve uyguladıkları vahşetin sözde dini temeli olduğunu iddia ederler. Oysa Tevrat, Allah'ın Hz. Musa'ya vahyettiği mübarek bir kitaptır. Allah Kuran'da "Gerçek şu ki, Biz Tevrat'ı, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik..." (Maide Suresi, 44) şeklinde buyurur. Yine Kuran'da bildirildiği üzere, Tevrat daha sonra tahrif edilmiş ve içine insan sözleri sokulmuştur. Bu nedenle bugün elimizdeki Tevrat, "Muharref Tevrat"tır.
Yine de Muharref Tevrat incelendiğinde, içinde Allah'a iman, teslimiyet ve şükür, Allah korkusu, Allah sevgisi, adalet, şefkat, merhamet, zulme ve haksızlığa karşı koyma gibi hak dinin pek çok unsurunun halen bulunduğu görülür. Bunun yanında, Muharref Tevrat'ta, tarihte yaşanmış bazı savaşlar ve bu savaşlardaki kıyımlar da anlatılmaktadır. Eğer bir kişinin amacı, uygulamak istediği şiddet, kıyım ve cinayetlere çarpıtarak da olsa bir dayanak bulmaksa, söz konusu Muharref Tevrat pasajlarını kendine bir malzeme haline getirebilir. Radikal Siyonizm, gerçekte faşist bir terör olan kendi terörünü meşrulaştırabilmek için bu yola başvurmuş ve etkili de olmuştur. Örneğin, geçmişte yaşanmış bazı savaş ve katliamlarla ilgili Muharref Tevrat pasajlarını, Filistin'in mazlum halkına karşı kullanmıştır. Bu, samimiyetsiz bir yorumdur. Dini, faşist ve ırkçı bir ideolojiye alet etmeye kalkışmaktadır.
Günümüzde İsrail Devleti'nin iç ve dış siyaseti üzerinde de büyük etkisi olan radikal Siyonist ideoloji, acımasız işgal, baskı ve katliam politikaları uygulamakta, gerek Ortadoğu'da gerekse diğer bazı coğrafyalarda insan haklarını açıkça ihlal etmektedir. Bu nedenledir ki radikal Siyonizmin ırkçı ve faşizan uygulamaları hem İsrail'de hem de diğer ülkelerde yaşayan pek çok Yahudi tarafından da şiddetle eleştirilmekte ve kınanmaktadır. Samimi dindar Yahudiler, bu ideolojiyi savunan ve uygulayanların gösterdikleri ahlakın, din ahlakı ile hiçbir ilgisi olmadığını özellikle vurgulamaktadırlar.
Elbette böyle bir durumda tıpkı bu Yahudiler ve adalet ve vicdan kavramına sahip tüm insanlar gibi, Müslümanlar da bu haksız zulmü kınayacaklar ve bu zulme sebep olanların gerçek yüzlerinin açığa çıkması için haklı bir çaba içinde olacaklardır. İşte bu noktada, hatırda tutulması gereken diğer bir önemli husus daha vardır; Kuran'a göre Müslümanların Yahudilere karşı nasıl bir tavır içinde olmaları gerektiği.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder